![]() |
Bir çırpıda okunacak bir kitap |
Kitabı severek ve merakla okudum. Kitapta Anadolu'nun her bölgesinin birbirinden ne denli farklı olduğuna bir kez de Hasan Söylemez'den dinledim.
Doğu Anadolu bölgesinin gözden olduğu gibi gönülden de ırak tutulmasına ve 'gitme ölürsün' telkinlerine bir kere daha kızdım.
İnsanların kapılarına gelen misafire yaklaşımlarının bölgeden bölgeye nasıl değiştiğini tam da tahmin ettiğim gibi diyerek okudum. Yazarın başına gelen kötü olaylara şaşırmadım. Yazar bir tarafta Halil İbrahim sofrasında ağırlanırken bir tarafta bir kuru ekmeğin esirgendiğini anlatıyor kitabında.
Kitapta yazar Ege ve Trakya'da yaşadıklarını pas geçmiş oysa oraları da Karadeniz'de yaşadıkları gibi anlatsaydı Türkiye mozaiğini bize tam olarak gösterebilmesi adına daha güzel bir kitap olurdu.
Kitabı okurken birkaç filmi anımsadım.
Into the Wild filminden burada bahsetmiştim. Yazarın yolculuğa başlayışını okumaya başladığımda direkt McCandless geldi aklıma…Belki yazarın bisikletle yaptığı geziyi beş parasız yapması dışında fazla benzerlikleri yok.
Bir de Afganistan'da var olan bir geleneği öğrendiğim Lone Survivor (Son Kalan) filmi geldi aklıma . Film'de amerikalı asker Taliban'dan kaçarken bir Afgan köyüne sığınıyor. Afgan geleneklerine göre bir Afgan kendisine sığınan bir misafiri canı pahasına olsa da korurmuş. Bu gelenekten çok etkilenmiştim. Kitabı okurken bu geleneğin Şırnak'ta da olduğunu öğreniyorum.
İlham verici bir gezi olmuş. Gezmeyi, gözlem yapmayı seven özgür ruhlara iyi gelecek bir kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder